Mali baskılar, artan faiz giderleri, demografik değişimlerden kaynaklanan sağlık hizmetleri maliyetlerindeki artış, savunma harcamalarındaki yükseliş ve doğal afetler ile birlikte iklim değişikliğinden kaynaklanan ekonomik kayıpların artması Avrupa’nın önemli sorunları arasında yer alıyor. Tüm bunlar gelişmiş piyasalarda uzun vadeli borçlanma maliyetinin artmasına katkıda bulunuyor. Bu ülkelerde artan popülizm, sık kabine değişiklikleri ve hükümet değişimleriyle birleşince, politika yapıcıların son yıllarda artan kamu borcunun seyrini düzeltmek için gereken zorlu kararları alması giderek zorlaşıyor. Fransa’nın son dönemde yaşadığı ekonomik sorunların temelinde de bu var.
OECD raporlarına yansıdı
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) Küresel Borç Raporuna göre, 2023’te 14 trilyon dolar olan devlet tahvil ihraçları 2024’te 16 trilyon dolara ulaştı. Bu miktarın bu yıl 17 trilyon dolara yükselerek rekor kıracağı öngörülüyor.Gelişmekte olan ülkelerde de piyasadan borçlanma seviyesi keskin şekilde artış gösterirken, bu ülkelerde 2007’de bir trilyon dolar seviyesinde olan tahvil ihracı 2024’te 3 trilyon doların üzerine çıktı.
Gelişmişliğin kıstası nedir?
Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF), “Küresel Borç Monitörü” raporuna göre, yılın ikinci çeyreği sonunda küresel borç 337,7 trilyon dolara ulaştı. Yılın ilk yarısında borç 21 trilyon dolardan fazla arttı.Çin, Fransa, ABD, Almanya, İngiltere ve Japonya, borç seviyelerinde dolar cinsinden en büyük artışları kaydetti.Gelişmiş ekonomilerin toplam borcu yılın ikinci çeyreğinde 228,2 trilyon dolar olarak hesaplanırken, gelişmekte olan ülkelerde toplam borç 109,5 trilyon dolara ulaştı.
IMF’de resmi kayıt altında
IIF’in raporuna göre, birçok gelişmiş ekonomide borçlanma ihtiyacı salgın öncesi seviyelerin oldukça üzerinde seyretmeye devam ediyor ve anlamlı bir tersine dönüş işareti görülmüyor.IIF, ayrıca Almanya, Fransa ve Japonya gibi ülkelerde artan mali yükler konusunda uyardı. Finanslarını sürdürülemez buldukları ülkelerin tahvillerini satan yatırımcılara karşı dikkatli olunması gerektiği belirtildi.Enstitüsü uzmanları ABD’nin borçları konusunda endişelerini de dile getirdi. Bu ülkelerdeki kısa vadeli borçlanma, toplam ulusal borcun yaklaşık yüzde 20’sini oluşturuyor.
Fransa bütçede zorlanıyor
Son aylarda siyasi krizlerin bitmek bilmediği Fransa, yatırımcıların borç konusunda endişe ettikleri ülkeler listesinin en üst sırasında yer alıyor.Ülkedeki siyasi belirsizlik, GSYH’nin yüzde 110’un üzerinde olan borç yığınını ve Avrupa Birliği’nin kabul ettiği sınırların neredeyse iki katı olan bütçe açığını kontrol altına almayı zora sokuyor.Fransa’nın kamu borcu GSYH’nin yüzde 113,9’una denk gelirken, IMF, bu oranın 2030’a kadar yüzde 128’in üzerine çıkacağını öngörüyor.Bütçe açığı ise 2024’te Avrupa Birliği’nin (AB) belirlediği yüzde 3 sınırının yaklaşık 2 katına ulaştı.Paris, 2029’a kadar AB kurallarına yeniden uymayı hedefliyordu, ancak uzmanlar daha fazla kesinti yapılmadan bunun başarılmasını olası görmüyor.
İtalya borcunu sürdürülebilir kılmak niyetinde
İtalya, Avro Bölgesi’nde en yüksek kamu borcuna sahip ülkelerden biri. Fransa’nın yanı sıra İtalya da 3,2 trilyon avro (GSYH’nin yaklaşık yüzde 140’ı) ile Avro Bölgesi’nin borcunun beşte birini oluşturuyor.Bu yüksek borç, yıllarca süren bütçe açıkları, yavaş ekonomik büyüme, yapısal zayıflıklar ve yüksek emeklilik giderlerinden kaynaklanırken, tarihsel olarak “iflas edemeyecek kadar büyük” olarak kabul edilen İtalya’nın borç sürdürülebilirliği, son dönemde faiz oranlarındaki artışlarla daha da zorlaştı.
İngilizler kamu borcu artışında endişeli
İngiltere’nin kamu borcu GSYH’nın neredeyse yüzde 100’üne ulaşırken, bu borcun faiz yükünün, bu yıl kamu harcamalarının yüzde 8,3’ünü oluşturması bekleniyor. Bu da eğitim, savunma veya yatırım bütçe kalemlerini aşıyor. Eylülde yüksek faizlerin etkisiyle ülkenin uzun vadeli borçlanma maliyetleri 1998’den bu yana en yüksek seviyeye yükselirken, sterlin değer kaybetti.
Gelişmiş ekonomiler arasında en yüksek borçlanma maliyetlerine ve enflasyona sahip ülke olması İngiltere’yi piyasalardaki endişelerin kaynağı haline getiriyor.İngiliz Maliye Bakanı Rachel Reeves’in olası istifası hakkındaki spekülasyonlar, 30 yıllık İngiliz devlet tahvillerinin getirisini 1998’deki en yüksek seviyesine yükseltti.
Almanya büyümeyi destekleme niyetinde
Almanya’nın kamu borcunun GSYH’ye oranı 2024 yılında yüzde 62,5 olarak gerçekleşti. Almanya, gelişmiş ekonomiler içinde en düşük borç/GSYH oranına sahip ülke ve ekonomik büyümeyi desteklemek için daha fazla harcama yapıyor.Fakat, altyapı programları, askeri güçlenmeler ve sosyal programlar bütçe açıklarını artırıyor.
Almanya’da hükümet, savunma harcamalarının gelecekte “borç freni” uygulamasından çıkarılması için anayasa değişikliği yaparken, 500 milyar avroluk altyapı programı başlattı.Büyük çaplı yatırımlar Almanya’nın tahvil ihracı yoluyla daha fazla borçlanacağı anlamına gelirken, ülkenin 30 yıllık tahvil faizleri 2011’den bu yana en yüksek seviyede bulunuyor.
Avrupa Birliği de borçlu konumda
AB’de kamu borcunun GSYH’ye oranı 2025’in ilk çeyreğinde yüzde 81’den 81,8’e çıkarken, Birliğin borçlarının geri ödenmesi için tartışmalar devam ediyor.AB Komisyonu şu anda bir borç sorunu yaşıyor. Brüksel, Kovid-19 döneminde “AB kurtarma fonu” için piyasalardan yaklaşık 800 milyar avro borçlandı. Şimdi bu parayı geri ödeme zamanı gelirken, borcun, yeni AB tahvilleriyle yeniden finanse edilmesi öneriliyor. Almanya ise buna karşı çıkıyor.







