2025 yılı itibarıyla Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki vize sorunu, yalnızca sınır geçişlerini değil, ekonomik faaliyetleri, eğitim fırsatlarını ve yatırım iklimini de doğrudan etkileyen yapısal bir sorun haline geldi. Özellikle öğrenciler, akademisyenler, iş insanları ve yatırımcılar için bir “seyahat özgürlüğü”nün ötesinde “zaman, itibar ve finansal kaynak kaybı” anlamına gelen bu kriz; bireyleri alternatif vatandaşlık ve oturum çözümleri aramaya yöneltiyor.
Farklı vatandaşlık programları
Bu noktada öne çıkan çözüm yolları arasında oturum ve vatandaşlık programları yer alıyor. Yunanistan ve Portekiz gibi ülkelerin sunduğu oturum programları, daha düşük maliyetli ve erişilebilir seçenekler sunarken; Malta, Avusturya ve Karayipler gibi ülkelerdeki yatırım yoluyla vatandaşlık programları ise daha uzun vadeli ve sürdürülebilir çözümler sunuyor.
Daha düşük maliyetli ülkeler
Özellikle Portekiz, Yunanistan ve İtalya gibi ülkelerin sunduğu oturum programları, daha düşük maliyetli ve daha erişilebilir seçenekler sunması nedeniyle yoğun ilgi gördüğünü söyleyen Henley & Partners Türkiye Yönetici Ortağı Burak Demirel, “ Yunanistan Altın Vize Programı: 250.000 Euro’dan başlayan gayrimenkul yatırımıyla 5 yıllık oturum. Portekiz Altın Oturum İzni Programı: 500.000 Euro’dan başlayan fon yatırımı ile 5 yıllık oturum ve vatandaşlık sürecinin başlangıcı.Italya Yatırım Yoluyla Oturum Programı: Yenilikçi girişimler için 250.000 Euro’dan başlayan yatırımlarla 2 yıllık oturum.” öngörüyor dedi.
Yatırım yoluyla vatandaşlık
Bugün yatırım yoluyla vatandaşlık programları yalnızca vizesiz seyahati kolaylaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda bir varlık yönetimi ve risk dağıtımı stratejisine dönüşüyor. Burak Demirel bu yeni paradigmayı şöyle tanımlıyor: “Nasıl dolar, euro, hisse senedi, altın gibi yatırım araçlarıyla portföy oluşturuluyorsa, aynı şekilde pasaport da artık bu portföyün bir parçası. Yatırımcılara bütçeleri doğrultusunda alternatif vatandaşlık ve oturum planları öneriyoruz.”