Küresel ekonomik dengelerin yeniden şekillendiği bir dönemde, Türk markaları yurt dışında büyüme hedeflerini yeniden tanımlıyor. ABD’de yükselen korumacılık, tedarik zincirlerindeki dönüşüm, dijitalleşmenin hız kazanması ve artan bölgesel rekabet; yurt dışı açılımını artık sadece bir seçenek değil, stratejik bir öncelik haline getiriyor.
Kalıcı hale gelmek önemli
AGS Global’in Kurucusu ve CEO’su Ahmet Güler, Türk markalarının küresel pazarlarda kalıcı başarı elde etmesi için “doğru pazar”ın ötesine geçip “doğru strateji”yle hareket etmeleri gerektiğini vurguladı. Güler’e göre, artık yalnızca ürün sunmak değil, veriye dayalı içgörülerle değer önerisi oluşturmak markalar için fark sunuyor.
Rafine stratejisi tavsiyesi
Güler, doygunluk seviyesinin arttığı Avrupa gibi gelişmiş pazarlarda farklılaşmanın yalnızca rafine stratejilerle mümkün olduğunu ifade ederken; Afrika, Orta Asya ve Güneydoğu Asya’nın genç nüfusu, artan alım gücü ve dijitalleşme trendleriyle önemli fırsatlar sunduğuna vurgu yaptı.
Hani ülkelere nasıl yaklaşılmalı?
Körfez Ülkeleri (Suudi Arabistan, BAE): Ekonomik dönüşüm, moda, kozmetik, ev eşyaları ve dekorasyon alanlarında yeni fırsatlar sunuyor.
Güneydoğu Asya (Endonezya, Vietnam): Dijitalleşme ve genç nüfus, özellikle ev tekstili ve teknoloji bağlantılı ürünlerde talebi artırıyor.
Afrika (Kenya, Tanzanya, Etiyopya): Yapı malzemeleri ve dayanıklı tüketim ürünlerinde hızlı büyüme potansiyeli taşıyor.
Avrupa (Almanya, Hollanda): Türk diasporası üzerinden niş markalaşma ve sadakat odaklı stratejiler gelişiyor.
Orta Asya (Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan): Kültürel yakınlık, hızlı adaptasyon ve marka benimsemesini kolaylaştırıyor.
Balkanlar ve Gürcistan: Ekonomik gelişim ve iş yapma kolaylığı ile öne çıkıyor.
Latin Amerika (Brezilya, Şili, Arjantin): Türk dizileri ve THY gibi dolaylı tanıtım kanalları sayesinde farkındalık artıyor.
TURQUALITY programı
stratejik büyüme aracı
ABD Türk markaları için hâlâ yüksek potansiyel taşıyan bir pazar Ev tekstili, mutfak ürünleri, dekorasyon ve yaşam tarzı ürünlerinde Türkiye’nin kalite-fiyat avantajı, bu pazarda dikkat çekiyor. Ancak bu avantajın başarıya dönüşmesi için, marka hikâyesi, sürdürülebilirlik ilkeleri ve tasarıma dayalı bir vizyonun öne çıkarılması gerekiyor. Türk markalarının küresel yolculuğunda önemli bir kaldıraç olan TURQUALITY programı, sadece bir teşvik mekanizması değil, stratejik bir büyüme aracı olarak değerlendiriliyor. Güler, bu desteğin etkili olabilmesi için markaların veriye dayalı içgörüler ve net stratejilerle hareket etmesi gerektiğine vurgu yapıyor.