Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği (İZODER) Yönetim Kurulu Başkanı Emrullah Eruslu, Türkiye’deki yapı stokunun ağırlıklı olarak betonarme yapılardan oluştuğunu vurgulayarak, “Betonarme yapı sistemlerinin en zayıf noktalarından birini suya karşı olan hassasiyeti oluşturuyor. Yağmur, kar, yeraltı suları, zeminde yer alan nem, mutfak, banyo, tuvalet gibi ıslak hacimlerdeki su kaçakları, binanın inşa edildiği zeminde bulunan basınçlı veya basınçsız yeraltı suları nedeniyle binalar sürekli olarak suya maruz kalabiliyor. Suyun taşıyıcı yapı elemanlarına nüfuz etmesi, betonun içindeki demirin paslanmasına yani korozyona neden oluyor.” dedi.
Korozyon yük taşıma kapasitesini azaltır
Korozyonun yapının yük taşıma kapasitesini azalttığını aktaran Eruslu, “Betonarme yapıların sağlıklı bir şekilde, tasarım ömürleri süresince işlevlerini sürdürebilmesi için yapının tamamının standartlara uygun şekilde ısı ve su yalıtımı ile korozyondan korunması gerekiyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şakir Erdoğdu’nun araştırmasına göre; suya maruz kalan bir donatının, 5 yılın sonunda taşıma kapasitesinin yüzde 50’sini, 15 yılın sonunda yüzde 90’ını, 24 yılın sonunda ise tamamını kaybettiğini ortaya koyuyor” dedi.
Kritik bir konu
Eruslu şöyle devam etti: ” Yani herhangi bir deprem ya da dış etken olmadan bile sadece donatı korozyonu ile bir yapının çökmesi söz konusu. Hatırlayacağınız gibi 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi sonrasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hasar Tespit Komisyonu tarafından yapılan incelemeler sonucunda, yüzde 79’u hasarlı bulunan 55 bin 651 konut ve işyerinin yüzde 64’ünde korozyon tespit edilmişti. Korozyon, işte bu kadar kritik bir konu.”
194 bin bina hasar görür
Eruslu, beklenen İstanbul depreminde yaklaşık 194 bin binanın orta ve üstü seviyede hasar göreceğini vurguladı ve “Senaryo depreminde Ağır ve çok ağır hasarlı binaların aldıkları deprem hasarı onarılamayacak boyutta olmakta ve bu hasar seviyelerindeki binaların yıkılıp tekrar yapılması gereği ortaya çıkıyor. Öte yandan orta hasarlı binaların da onarım yerine yıkılıp yeniden inşasının çoğunlukla daha uygun olduğu belirtiliyor.” dedi
Isı ve su yalıtımı kontrol edilmeli
Binaların deprem gibi yıkıcı etkenler karşısında ayakta kalabilmesi için hayati öneme sahip olan Binalarda Su Yalıtımı Yönetmeliği’nin sadece 5 yıl önce yürürlüğe girdiğini hatırlatan Eruslu, “Yeni inşa edilecek tüm binaların, su yalıtımı ile korunması büyük önem taşıyor. Artık dünü değil yarını konuşmamız gerekiyor. Bundan sonra inşa edilecek her yeni binanın uzun yıllar boyunca ayakta sapasağlam durmasını sağlamalıyız. Kolon kiriş gibi taşıyıcı elemanlara zarar verilmediğinden emin olun”.